prime zamanı birçok açıdan nefisti. zeynep'le beraber olduğu, bkm'nin o eşsiz kadrosunda yer aldığı, oyunculuk ve skeç yazarlığı bakımından oldukça formda olduğu o şahane dönemden söz ediyorum. genç, -nispeten- yakışıklı/tatlı, hazırcevap... işleyen demir adeta, ışıl ışıl potansiyel saçtı durdu sürekli. ses desen o biçim, mizah desen hey maşallah. şimdiki oğuzhan ne kadar antipatikse, o zamanki o kadar sempatikti.
empati yapmak babında kendinizi o dönemki oğuzhan'ın yerinize koysanıza bir süreliğine; "o" oğuzhan olduğunuzu düşünün. geceleriniz skeç yazmakla, günleriniz prova yapmakla, haftalarınız sahneye çıkmakla geçiyor. hakkını verdiğiniz bir iş yapıyorsunuz, yaptığınız işi seviyorsunuz, karşılığını da çok net bir şekilde alıyorsunuz; tüm ülkeyi güldürüyorsunuz.
maddi açıdan yokluk çekmiyorsunuz, güzel bir arkadaş ortamınız var, aileniz sizden razı. para, şöhret, kızların ilgisi... 20'lerinde bir erkek olarak çoğu insanın yaşayamadığı bir hayatın içindesiniz. gittiğiniz her mekanda muhakkak sizi tanıyan birileri oluyor. bindiğiniz her takside aynı muhabbetlere maruz kalıyorsunuz. sanal mecralarda hakkınızda yazılıp çiziliyor ve çoğu olumlu kelamlar.
sınavlarla boğuşan öğrenciler seni izleyerek stres atıyor. işten yorgun argın gelmiş ebeveynler senin yazdığın skeçler sayesinde yorgunluğunu atıyor. günleri hastalık sıkıntılarıyla geçen yaşlılar vakti geldiğinde açıyor senin oynadığın skeçleri izliyor, biraz olsun kafa dağıtıyor.
dile kolay, -kendisinin söylediğine göre- 700 küsur skeç yazmış adam. her biri ortalama 10 dakika olsa, bu adamın yazdığı skeçlerin %70'i komik olsa, düşünün artık milyonları kaç dakika güldürdüğünü. bu bakımdan şimdiki ya da bundan sonraki oğuzhan her ne yaparsa yapsın o dönem yaptıkları sayesinde bendeki kredisi bitmedi, kolay kolay da bitmeyecek.
velhasıl; eski bkm demokrasi gibidir. öyle bir şeydir ki... dadından yinmez... olsa da yesek.
(bkz: bir angelina ne güzel giderdi şimdi)